l..::ßilgiPort@lı::..l l€xßilgi l
  TROYA SAVAŞI
 

Geçen on yıl boyunca Troya’nın arkeolojik olarak saptanmış resmine bakışımız oldukça değişti. Troya’da gerçekleştirilen çalışmalar, bu yerin tüm tarihini, Tunç Çağı’nın kapsadığı 2000 yıl ya da Helenistik-Roma dönemini kapsayacak araştırmaların da gelişmesini destekledi. Bu, aksi yönde varsayımlara rağmen, Troya’da arkeoloji çalışmasının hiçbir zaman İlyada veya Troya Savaşı hakkında açıklama yapmak nedeniyle yapılmadığı anlamına da gelir. Ancak, kaçınılmaz olarak Troya’da kazı yapanlardan biri, sürekli ‘Troya-İlyada-Troya Savaşı’ ile meşgul durumdadır. Bütün bunlar olurken, temel kaynak yüzyıllardır aynı kalsa da, Homeros çalışmalarında da pek çok gelişme olduğu söylenebilir. Ancak iki çalışma arasında temel bir ayrım meydana getirilmelidir. Böyle yapmak, arkeolojinin, İlyada’dan, Homeros çalışmaları tarafından doğruluğu saptanmış kesin bilgileri kullandığı için, bu özel ve tek konusunda saflıkla suçlanması gerektiği anlamına gelmez. Buradan sağlanan bilgi, öncelikle, İlyada Destanı’nın gerçekleştiği yerle; Homeros hayattayken –ve hatta o öldükten sonraki yüzyıllarda da- etkileyici bir şekilde varolmuş olan Troya IV-VII tabakalarındaki hem yukarı hem de aşağı şehir kalıntılarıyla ilgili.

HOMEROS
Homeros manzume olarak yazdığı Troya ve Odysseus'un öykülerini Yunan halkına müzik eşliğinde söylerdi.

Homeros, Troya için bir savaş verilmiş olduğunu, dinleyicinin bildiğini baştan kabul etmişti. İyi bilindiği gibi Homeros, genelde Aşil’in gazabı ve bu gazabın etkisini tasvir etmekle ilgileniyordu. Bu nedenle o, Troya ve sadece bir savaş olan olayı yalnızca insanlar ve tanrılar arasındaki çatışmada bir sahne olarak kullanır. Bununla birlikte İlyada, arkeoloğun bakış açısından tamamen farklı bir çerçevede yorumlanabilir. Teorik olarak Homeros ya da aktaranlar, MÖ 8. yy’daki durumun ‘tanığı’ olarak görülebilir. Hem bu panorama hem de yerin kendisi gerçekten de, İlyada’nın yazıldığı MÖ 700’lerde bir sahne için çoğu detay açısından uygun olurdu. Bu, Troya’ya ve onu çevreleyen kırsalın Homerik lakaplar (epitheta) olarak bilinen göndermeler gibi, içinde bulunulan zamanın gerçekliğiyle açık bir çelişki içinde olmaması gerektiği anlamına gelir. Troya çevresinde, çağdaş olan dinleyiciler ve sonrakilerin olayın geçtiği yeri en azından genel çizgileriyle hatırlayabilmeleri gerekmekteydi; tam da Londra’nın, Edgar Wallece’ın romanlarına fon olurken akla uygun görünmesi gibi, bunun da akla uygun olması gerekmekteydi. Troya’nın (çevresiyle birlikte), arkeolojinin ortaya çıkardığı şekilde, Homeros’un Iliada destanının sahnesi olması hipoteziyle çelişen bir şey yok. Arkeolojik bakış açısına göre, Homeros zamanında Troya, çoğu yıkılmış bir yerdi.  Çevredeki bölgenin sakinleri –o zamanlar bile söylence ile iç içe örülmüş olmalı- ‘tapınak’ın üzerine çıkmak için yamacı tırmanırlarken hayallerinde orayı canlandırabiliyorlardı. MÖ 7. yy’ın başlarından, yani Homeros’la aynı zamanlardan, Roma İmparatorluğu’nun son günlerine kadar işlevini yitirmemiş ahşap formlu bir tapınağı ikna edici bir örnek olarak ortaya koyabiliriz.

AŞİL
Aşil, Hektor'un cesedini tanrıça Athena'nın gözetiminde Troya surlarına doğru sürüklerken.

En son arkeolojik bulgulara göre, Troya şehrine 1180’de (Troya VIIa veya VIi), muhtemelen kaybedilen bir savaşın ertesinde  (M. Korfmann / Tübingen) bir son konuldu. Bu çatışmanın O SAVAŞ olması gerektiği anlamına gelmese de gelenek onu tam da bu tarihe yerleştiriyor.

Eğer Troya’ya bir Akha (Hellenler) saldırısı varsa Homeros’un İlyada Destanı'na konu olan bu savaşın MÖ 1200’den önceki bir zamanda gerçekleşmiş olabileceği akla yakındır. Kenti yenilgiyle zayıf düşüren ve Anadolu kapılarını Trak budunlarına açan zorlu bir ön Troya Savaşı, Ekrem Akurgal’ın da kurgusuydu. Ancak bu büyük bilgin, son zamanlarında böyle bir savaşa inanmayanların arasına katılmış; “sorunun bir poetik fanteziden öteye gitmediğini” yazmıştır.

Troya VIIa’da gerçekleşmesi olası bu ‘savaş’ta, Homer’in büyüleyici, usta anlatımını çağrıştıran acımasız bir yok edişin ve tümüyle terk edişin izlerini aramak da yanlışa götürür, çünkü adı üstünde, o bir ‘destan’dır.

Bilim ve Ütopya'dan sadeleştirilmiştir.

TROYA ATI
Efsanevi tahta at.
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol